54. Ders: Mutlu Olmak Üzerine

Kadınlar olarak biyolojik saatin alarm vermesi bizi fena halde strese sokuyor. Bunu baştan kabullenmek lazım. Sırf evlenme yaşı ve daha da önemlisi "dönemi" geldi diye evlenen çok insan olduğuna şahit oluyorum. Yaş geçmeden bir an önce hayatın gerekliliklerini yapma çabası içerisinde olan bu insanlar aslında tek başına evlenebilseler ve üreyebilseler daha önceden evlenirlerdi, inanın. Ama ne yazık ki iki kişilik bir eylem evlenmek ve üremek. Bunun için de ilk ele geleni -amiyane tabirle- "paketlemek" gerektiğini düşünenler var sanırım.
Ama hayat böyle bir şey değil.
Evlenmek için ya da çocuk yapma yaşınız geçiyor diye evlenmeyiniz. Biriyle özellikleri size uyuyor diye sevgili olmayınız. Böyle ilişkiler/evlilikler ya sürmez, ya da size hayatınızın geri kalanında mutsuzluk getirir. Bile bile mutsuz olmayınız.

Ek Ders: Yine Evli Erkekle İlişki Kılavuzu ve Yine Evde Kalmak Üzerine

Etrafımdaki bütün eğitimli ve hasbelkader "şehirli" kadınların bekar olduğunu gördükçe diyorum ki bu ülkede bir bokluk var. Kadınlarımıza ve genç kızlarımıza sorgulama teknikleri yerine dikiş nakış öğretselerdi gerçekten de kimse bekar kalmazdı, orası kesin. Tavşanlar gibi sevişen ve düzine düzine çocuk yapan çiftlere rastlayabilirdik. Analitik bakış açısı olan gerçekçi kadınlar üzülerek söyleyelim ki yalnızlığa mahkumdur. Salak ayağına yatmayı becerebilirse ne ala. Çünkü erkek kendinden zeki kadını sevmez. Bu konularda eziktir. Lise mezunu adam üniversite mezunu kadınla yapamaz, kendi rüştünü ispatlamak için dövme olasılığı bile yüksektir. Örnek bol. Zaten bizim ülkenin erkeklerinin analitik düşünce yeteneği olan azınlığının büyük kısmı okuldan sonra askerlikten kaçmak için (zira analitik kafalar askerlik fikrinden pek hoşlanmaz doğal olarak) yurtdışına gittiği için birini bulma şansınız düşük. Koyun olan çoğunluğu idare edebilirseniz ne güzel. Ben gerizekalılığa tahammül edemiyorum açıkçası. Siz edebiliyorsanız ne mutlu size.
Hayat bir erkek aramaktan ibaret değil normal şartlarda elbette. Ama ülkemizde evlenmeyen kadınlara aile, toplum ve iş arkadaşları vb. gibi çevreler tarafından anormal psikolojik baskılar yapıldığı için kadının kafayı üşütmesi çok normaldir. Sonra gelsin seramik kursları, gitsin İtalyanca kursları... Bu kursların başlangıç kurlarında kırkını aşmış loser adamlar da fink atar elbet. Çoğu da işe yaramazdır. (Bunu kursları orta kura gelince bırakmalarından rahatça anlayabilirsiniz.)
Bir de evli erkekler var ki bu aralar en çok yazmak istediğim mevzu bu, fark etmişsinizdir: Evli bir adama kapıldınız diyelim. Size sizi çok sevdiğini söylüyor. Yıllardır karşısına sizin gibi birisi çıkmamış ve hatta karısı dahil böyle bir şeyi uzun yıllardır kimseye hissetmemiş. Çok naza çektiniz başta ama sonunda gördüğünüz ilgi ve ihtimama dayanamadınız. Duygularından neredeyse eminsiniz. Karısıyla çok korkunç bir evliliği olduğunu söylüyor size durmadan. Şu kadar aydır sevişmemişler bile; üstelik buna inanmak için de çok geçerli bir nedeniniz var. Siz de inanıyorsunuz. Buraya kadar herşey tamam.
Aklınıza ilk gelen soru şu olmalı: Bu adam eğer söylediği kadar mutsuzsa neden bugüne kadar ayrılmadı?
Olası cevaplardan biri çocuğunun olması, diğeri maddi sıkıntı ve sorunlardır. Başka bir neden de olabilir elbette. Diyelim ki çocuğu olduğu için boşanmıyor: Ona kavga gürültü içerisinde sağlıklı bir biçimde çocuk büyütülemeyeceğini hatırlatmanız yerinde olacaktır. Maddi sebepleri de iyice öğrenseniz iyi olur. Çünkü numara yapma ihtimali var, üzgünüz. Şunu da ekleyelim: Hiç bir cevap yeterince mantıklı olamaz. Bu adam gerçekten mutsuzsa çoktan ayrılmış olurdu. Unutmayın bunu.
Ben size olası senaryoyu yazayım şimdi: Bu adam sizden mutlaka süre ister. İstemediyse isteyecektir. Eğer istediyse süreyi siz kendiniz belirleyin. Çünkü ona bırakırsanız o süre sürekli revize edilecek, sürekli uzayacaktır. Vereceğiniz süre iki-üç haftayı geçmesin ki adama iyice kapılmayın. Bu sürenin sonuna dek boşanma kararını alırsa ve somut bir adım atarsa onunla beraberliği düşüneceğinizi, aksi takdirde bu sürenin sonunda bu işin biteceğini söyleyin. Ve bunları uygulayın. Süre bittikten sonra bir gelişme yoksa ikinci bir süre vermeyin! Dünyanın en iyi sekslerinden birini onunla yapmış olsanız bile bu karara uyun. Kendinize olan saygınızı ayaklar altına almayın.
Bir de şunlar var: 1. Karısını göt gibi bırakan adam ileride sizi de göt gibi bırakabilir. 2. İlgisiz baba olan bir adam sizinle bir çocuğu olsa ona karşı da yine ilgisiz baba olacaktır. 3. Boşanan adam genelde tekrar evlenmek istemez. 4. En iyi ihtimalle boşansa ve sizinle evlense bile ailesi karşısında yuva kıran kadın imajınız olacaktır. Sizi sevmeyebilirler.
Zorla güzellik olmaz.

53. Ders: Evli Erkekler

Bu derste evli erkeklerin her halükarda bir gün ayrılacağından dem vurmuştum. Ve hala söylüyorum, kesinlikle öyle.
Fakat eğer evli bir erkekten hoşlanıyorsanız işiniz zor. Sevişiyorsanız daha zor. Aşıksanız ekstra zor... Çünkü resmen adamın bir karısı var. Kıskanamazsınız, arayamazsınız, mesaj atamazsınız, bütün tatil ve bayramları karısına (ve varsa çocuklarına) aittir, sineye çekip oturacaksınız. Göze almak lazım bunların hepsini. Kapris yapamazsınız. İkinci planda olmayı kabullenmelisiniz.
Bir de karılarını üzmemek için sizi üzebilirler.
Hepsini dikkate alın.

52. Ders

Az tanıdığınız bir erkek eğer gece sevişmek istiyorsa, sizi ayrılırken öpecektir.
Bloga devam ettiğim düşünülmesin. Yalnızca doldum ve içimi bir yere boşaltmam gerekli.
Yaşı 30'a yaklaşmış ama hala leş gibi donla pis pis ter ve bok kokarak kızların evine giden ve onları kimin ağzına sıçtığını ya da kimin oğlunu tanıdığını anlatarak etkileyeceğini sanan erkekler yaşıyor hala. Banyo yapmayı bilmiyorlar ya bu herifler. Sevişmeyi de bilmiyorlar. 5 dakikada boşalıyorlar. Sonra da karşısındaki kıza "45 dakika sürseydi kukum acıyor diye söylenirdin ama." diyor bu adamlar. Evet, karşılarındaki kadınların canı acır tabii; çünkü adam o kadar kötü sevişiyor ki kadınlar onunla 45 dakika sevişmekten keyif almaz. Ama adam bu rezaletle yüzleşmeye o kadar korkuyor ki hiç kendisini sorgulamadan bütün suçu "işte kadınlar hep böyle" diyerek karşı tarafa atmaya çok meyyal.
Erkekler böyle de, kadınlarda hiç böyle şeyler olmaz mı? Yaş gençken herkesle rahat rahat takılıp tüm cevizleri kırıp belli bir yaştan sonra hiç alıcı kalmayınca rahatsız moda geçme ve kasma modası oldukça yaygın. Hatta bu blogda da okunduğu kadarıyla bu hataya ben bile düşüyordum sıkça. Oysa hiç gerek olmayan abuk bir ikilem doğuran bu salak kasıntı hal ve vaziyet kadının yalnızca kendi yalnızlığını pekiştiriyormuş. Ayrıca kasıntı birini kim sever ki? Kim yanında rahat olur ki? Siktir etmek lazım. Hanım hanımcık rolü oynamak yerine onun yattığı 32. erkek olduğunu söylememek ve soruyu sananeyle geçiştirmek yeterli. İlla soruyorsa da aman n'apayım. 32 işte. Yalan mı söyleyeceğim.
Bir de şu heyecan olayı... Aslında aşk diye bir şey yok da o adamın/kadının üzerinde yarattığı heyecana kapılmak var. İşte o heyecan için yaşamak bile yeter. Ama bu heyecanı yaşatacak az erkek/kadın var şu hayatta. Ayrıca zaten her halükarda bir gün bitecek bir şey heyecan denilen bu meret de.
Bir de şu herkesin kendi bulunduğu yere diğerlerini çekme isteğinden ve o noktada yalnız kalmaktan korkmasından hiç hoşlanmıyorum. Evliler evlen derler, bekarlar ayrıl derler, çocuğu olanlar çocuk yap, ev alan ev al, ehliyeti olan ehliyet al... Sana ne? SANA NE? Ben evli/bekar mutluyum belki, çocuk yapmak/yapmamak istiyorumdur, hayatımda bambaşka parametreler vardır, senin değer yargıların toplumunkilere birebir uyuyorsa sende bir hata olmalı hem. (Öperim Oscar'cığım..) Biraz cesur ol ya! Biraz kafa tut hayata, kurallarına. Gelmişsin 30 yaşına; isyan et biraz çevrene be. Annenin/babanın kopyası olmasan da olur.